Jannik Sinner: Avustralya Açık’ın ‘günahkar’ şampiyonu

Sinner, biliyorsunuz İngilizce’de “günahkar” demek, bu hesapla Avustralya seyircisi ile Sırp şampiyon arasına en sinsi şekilde giren adama “günahkar” dememizde bir mahsur yok.

Günahkarın dünkü finalde rakibi Rus Medvedev’di. O da yarı finalde iki set geriden gelerek yenilgiye iki puan kadar yaklaşıp Rus asıllı Alman Sacha Zverev’i 3-2 yenmeyi başarmıştı.

Final maçından önce ünlü eski şampiyonlar, Jannik Sinner’i açık ara favori görüyorlardı. Ben ise konuya farklı bakıyordum. Medvedev, slam turnuvalarında defalarca final oynamış, bir kere şampiyonluk görmüş, bu sahada çok daha tecrübeli bir isimdi. Ayrıca büyük bir tenis zekası ve taktiksel gücü vardı. Son form durumlarına göre Sinner önde görülebilirdi ama asla tartışmasız favori olamazdı. Bu karşılaşma unutulmazlar arasında yer talep eden bir maratona dönüştü…

Sonuçta Avustralya Açık, bu sene bize yine 5 setlik maçların tartışılmaz efsanevi keyfini ve güzelliğini tekrar kanıtladı.

MAÇIN BAŞI VE MEDVEDEV’İN AGRESİF OYUNU RAKAMLAR

Hurcacz’dan sonra Avustralya’da en etkili servisleri atan Sinner, dünyada servisi en iyi geri yollayan oyuncu olan büyük şampiyon Djokovic’e tek bir servis kırma puanı göstermemişti. Bu olağandışı, hiç görülmemiş bir başarıydı. İşte finalin ilk iki setinde Medvedev, olağanüstü bir form grafiği yaşayan ve finale varana kadar sahada kendisinden 6 saat daha az kalmış (14 saat-Medvedev 20 saat) ve bütün maçlarını hızlı kazanıp yalnız Djokovic’e karşı tek set kaybetmiş olan Sinner’i adeta sürklase etti. İlk iki set Medvedev gerek servisleriyle gerek güçlü forehand ve fileye akış kurgularıyla, Sinner’i oyuna bile sokmadı. İtalyan oyuncu, her iki sette ikişer kere servisini kaybetti! Koca efsane Djokovic’e tek servis kırma puanı bile vermediğini yukarıdaki satırlarımdan hatırlarsanız, Medvedev’in başarısı ortaya daha net çıkar. Bu iki seti hanesine 6/3 6/3 yazdırmayı başaran Rus tenisçi, agresif ancak çok disiplinli oyunuyla maçın akışında herkesi şaşırttı.

Sinner ilk setin 3. oyunu ve son oyununda, 2. setin 4. ve 6. oyunlarında servisini kırdırırken Medvedev kendinden son derece emin ve yolunu çizmiş bir yarış arabası gibi ilerliyordu.

Özellikle uzun ralilerdeki sabrı, fileye ne zaman çıkacağını çok iyi hazırlaması ve fileden uzun boyunu çok iyi kullanarak bir ahtapot gibi her yere uzanabilmesi ile bu iki seti fazlasıyla hakketti.

KENDİNE GELEN SINNER, MAÇI ÇEVİRİYOR

3. seti de Medvedev aynı furyada cebine koyup götürse, şaşıran olmazdı! Nitekim taraflar 5/4’e kadar servislerini kazanarak geldiler. Hatta 9. oyunda Sinner’in servisinde Medvedev 40/40’ı yakaladı, ancak son bir auta çıkan forehand ile servis kırma ve sonraki oyunda maçı bitirme umutları “tamamına eremedi”. Medvedev sonraki kendi servisinde çekişmeli bir oyunda ilk set puanında Sinner’e teslim oldu ve setler 2-1’e gelmiş oldu.

4. set başlamadan önce Sinner’in suratına baktığımda, nefes nefese kalmış, oturup birkaç dakika dinlenmeye çalışan bir sporcunun dışında şunu gördüm: Sanki Sinner, annesine Pink Floyd’un o meşhur şarkısını mırıldanıyordu “Mother did it need to be so high?” (Anneciğim bu kadar yüksek mi olacaktı? -duvar-) Uçurumun eşiğinden döndüğünün farkındaydı fakat önünde bir veya iki seti kazanacak gücü raketinde hissediyor muydu, hiç emin değildim o anda… 4. sette 9. oyuna geldiğimizde her iki oyuncu yine tüm servislerini kazanarak gelmişlerdi. Ama aslında 2. ve 4. oyunlarda, Sinner servis kırma şansını kaçırdı. Özellikle 4. oyunda, Medvedev harika bir backhand paralel ile servis kırdırma puanını yine kurtarırken, herhalde bu anlar sayesinde her şeye rağmen maçı kazanacağını düşünmeye devam ediyordu. 7. Oyunda durum 3/3 iken Sinner 0/30’a düştü ama işin içinden sıyrılmayı başardı. 5/4 öne geçen Sinner o noktada seti yine uzatmadan rakibini kırıp, setleri 2-2 eşitliğe getirmeyi başardı.

Son sete gelindiğinde, artık işin rengi tamamen değişmişti. 3. ve 4. seti kazanırken özellikle servis üstünlüğünü çok güçlü forehandleriyle daha da belirgin şekilde tamamlayan Sinner, maça ağırlığını o andan itibaren net olarak koymuştu.

Son sete girildiğinde, artık maçın momentumu tamamen İtalyan oyuncuya geçmişti. Artık karşımızdaki Sinner, “Djokovic fatihi” kimliğine fazlasıyla geri dönmüştü! Sinner 3/2 öndeyken 6. oyunda rakibini üst üste hataları zorladı ve kolay bir oyundan sonra servis kırmayı yine başardı. İtalyan tenisçi, mükemmel oyunda maçın sonuna kadar bu avantajını korumayı başardı ve 5/3’e gelindiğinde kendi servisin ki oyunda harika bir forehand paralel ile maçı kapayarak o çok istediği ilk slam şampiyonluğuna ulaşmayı başardı!

Bütün televizyonlar ve haber kanalları kendisinden önce bir slam şampiyonası kazanan İtalyanın, 1976’da Paris’te, Roland Garros’da turnuvayı kazanan Adriano Panatta olduğunu hatırlatıyorlardı. Dikkat ederseniz aradan 48 yıl, neredeyse yarım asır geçmişti. İşte 48 yıl önce, o finali, Roland Garros santrkortunda, rahmetli annem, babam ve Romen tenis koçum Anatol ile beraber izlemiştim… Panatta son derece şık bir oyunu olan, Cinecitta veya Hollywood aktörleri kadar yakışıklı bir isimdi. Finalde Amerikalı Harold Solomon’u 3-1 yenerek şampiyon olmuştu. Bu cümleyi yazarken artık tecrübem mi fazla, yaşım mı fazla, neler oluyor, ona siz karar verin…

SINNER TAZE ŞAMPİYON…

2019’da ilk yüzün içine 78’ten giriş yapan Sinner, 2020’de 37 numaraya çıktıktan sonra 2021’de de ilk 10’a terfi etti. Geçen yıl Davis Kupası’nı kazandı ve ülkesinde büyük bir kahraman oldu. Geçtiğimiz Cuma günü Djokovic’i, 2018’de en son yenen Koreli Hyeon Chung’dan sonra onu mağlup edebilen ilk isim oldu. Bu galibiyetin ardından da İtalya Başbakanı Giorgio Meloni kendisini derhal tebrik etti.

İtalyan sporcu bu galibiyetle 3.150.000 Avustralya doları kazandı, (2.078.000 Amerikan doları) ama çok daha önemlisi, uzun zamandan beri ilk defa yeni, taze, centilmen, çok nazik bir şampiyonumuz oldu! Fransızların “iyi aile çocuğu” olarak tanımlamaya alışık oldukları… Bravo Sinner!

İtalya’da bir restoran sahibi olan ve halen orada çalışan annesi ve babasının kendisine fazla baskı yapmadan her kararı almakta özgür bıraktığını ısrarla vurgulayan ve onlara minnettar olan yeni şampiyonumuzu o kadar iyi yetiştirmişler ki… Onlara da candan bir “bravo!

Bedri Baykam

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir